☎️ 0546 5541020
Korona virüs infeksiyonu kapımıza dayandı. Yüksek ateş, kuru öksürük, nefes darlığı ve yorgunluk en sık görülen belirtilerdir. Bu konuda herkes bir şeyler söylüyor. İnanılmaz bir bilgi kirliliği var. Kanser hastalarının da bilmesi gerekenler ve korunma için gerekli önlemler var. Onkoloji doktorunuza mutlaka danışınız.
Korona virüs hastalığı nedir?
Koronavirusler (CoV), yıllardır bilinen büyük bir virüs ailesidir. Genellikle basit soğuk algınlığına sebep olurlar. Ancak bazı türleri Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS-CoV) ve Ağır Akut Solunum Sendromu (Severe Acute Respiratory Syndrome, SARS-CoV) gibi daha ciddi hastalıklarla karşımıza çıkmıştır. 2003 yılından beri neredeyse 8-10 yılda bir farklı alt tipleri ciddi salgınlar yaparak yüzlerde insanın hayatına mal olmuştur. Bu defa Çin’de daha once bilinmeyen bir alt tipi son salgını başlatmıştır. Korona virus ailesinin daha once bilinmeyen bu türüne SARS-CoV-2 veya COVID-19 ismi verilmiştir.
Korona virüs nasıl yayılır?
Çok hızlı yayılan bir hastalıktır ve %3-4 civarında ölüme sebep olmaktadır. Yayılım hasta kişilerden veya taşıyıcılardan burun akıntısı veya öksürme veya hapşırma sonucu çıkan damlacık yoluyla olur. Damlacıklar düştükleri yerde bir süre kalırlar, o yüzden hasta kişilerin dokunduğu eşyalardan kapma riski de yüksektir.
En sık ateş görülür. Bunun yanısıra nefes darlığı, kuru öksürük, ishal, burun akıntısı, boğaz ağrısı gibi nezle ve gripte görülen belirtiler de olabilir.
Korona virüse maruz kalan herkes hastalanmıyor, çok büyük çoğunluk ayakta ve hatta hiç farkına varmadan geçirebiliyor.
Ancak bazı kişiler toplumda daha fazla risk altında. Kanser hastaları da risk altındaki grupların en önemli olanlarından birisi.
Özellikle 70 yaş üstü vatandaşlar, şeker hastaları, kronik akciğer hastalığı yani KOAH olanlar, kalp yetmezliği bulunanlar, böbrek yetmezliği olan hastalar da korona virüse karşı yüksek riskli gruplar arasında sayılabilir.
Dünyada bildirilen hastalar incelendiğinde kanserli hastaların risk altında olduğu görülmektedir.
Kan ile ilgili kanserler en yüksek risk grubunu oluşturur. Löseminin her türü, akut ve kronik lösemiler, lenfomalar, multiple myeloma gibi hastalığı çok yüksek risk altındadır. Benzer şekilde kemik iliği nakli olanlar, karaciğer nakli olan hastaların bağışıklık sistemleri baskılandığından yüksek risklidirler. Hangi tür olursa olsun, halen aktif olarak kemoterapi tedavisi görenler de yüksek risk altında kabul edilmelidir. Ayrıca akciğer kanserine ayrı bir paragraf açmak gerekir. Bu hastalar zaten sık sık akciğer infeksiyonları ve zatürre geçirirler. Akciğer yapısındaki bozukluk, önceden sigara içmiş olmanın verdiği akciğer hasarı nedeniyle korona virüs infeksiyonu kapma ve akciğerde virüs infeksiyonu oluşma riski çok yüksektir.
Tüm kanser hastaları risk altında mıdır? Yoksa sadece aktif tedavi görenler mi?
Aktif kanser tedavisi görenlerin risk altında olduğu kabul edilmektedir. En riskli gruplar da akciğer kanseri ve lenfoma/lösemi hastalarıdır. Aktif kanser tedavisinden kasıt sadece kemoterapi değildir. Cerrahi yapılanlar, radyoterapi alanlar, akıllı ilaç kullananlar ve immünoterapi alan hastalar da bu gruba dahil edilmelidir.
Kemoterapinin uzun dönemde bağışıklık sistemini baskılayıcı etkileri devam ediyor olabilir. Bunu bazı kemoterapi ilaçları ve bazı hastalarda görüyoruz. O nedenle kendilerinde belirti olan aktif tedavilerini tamamlamış eski hastaların da doktora başvurmaları uygun olur.
COVID19 hastalığına yakalanan kanserli hastaların nasıl etkilendiğini gösteren çalışmalar vardır. En çok akciğer kanseri ile ilgili çalışmalar göze çarpmaktadır. Akciğer kanserli hastaların mümkün olduğunca hastane ortamından uzak tutulmaları, tedavilerinin ayaktan yürütülmesi ve acil olmayan hastaların tedavilerinin ertelenmesi seçenekleri önerilmektedir.
Lancet dergisinde yayınlanan Çin kökenli bir çalışmada kanser olan hastaların olmayanlara göre daha yüksek risk oldukları bildirilmiştir. Kanserli hastalarda korona virüs enfeksiyonunun daha ciddi ve ölümcül olduğu gösterilmiştir. Yani kanserli hastalarda korona virüs enfeksiyonu kapma riskinin daha fazla olmasının yanı sıra, virüse yakalanan hastalarda hastalığın seyri de daha ciddi olmaktadır. Bu hastalar daha sık olarak yoğun bakıma alınmakta, solunum makinesine bağlanmaktadır. Bu hastaların vefat etme riski de daha yüksektir.
Bir başka nokta daha vardır: kanserli hastalarda birlikte KOAH, böbrek yetmezliği veya başka organ hastalığı bulunma olasılığı daha fazladır. Bu hastalar zaten en yüksek risk grubunu oluşturuyorlar. O nedenle hem kanser, hem de birlikte başka bir kronik hastalığı olan hastalarda daha fazla dikkatli olunmalıdır.
Son olarak kanserli hastalar genellikle yaşlı hastalardır; ileri yaş ve kanserin birlikte bulunması zaten var olan riski 3-4’e katlamaktadır.
Virüs infeksiyonu şüphesi olan kanser hastaları ne yapmalı?
Doktorunuzu arayıp bilgilendirmekle başlayın. Nefes darlığı gibi ciddi şikayetler yok ve basit bir grip gibi duruyorsa evden çıkmamak bir seçenek olabilir. Doktorunuz sizi yönlendirecektir. Hastane veya acil servise başvurmanız gerekirse giderken mutlaka maske takın.
Kanser hastaları bağışıklık sistemini güçlendirmek için neler yapmalı?
Uykusuzluk bağışıklık sisteminin en önemli düşmanlarından biridir. Bilimsel verilere göre ideal olarak 8 saatlik, ancak en az 6-7 saat gece uykusu gereklidir. Uyku sorunu çekiyorsanız bağışıklık sistemi problemleri ile karşılaşmanız mümkündür.
Ayrıca aerobik egzersizlerle kalp atış hızını artırmak faydalıdır. Bunun için günlük 15-30 dakika tempolu yürüyüşler veya hafif koşular öneriyorum. Açık ve temiz havada yürüyüşler yapılması ideal olan yaklaşımdır.
Beslenmenin de bağışıklık sistemi üzerine çok etkileri vardır. Doktorunuza danışmak şartıyla taze sebze ve meyve içeren dengeli ve sağlıklı beslenmek önem taşır. Özellikle kırmızı meyveler ve C vitamini içeren turunçgiller ve kivi gibi meyveler çok faydalıdır.
Diyette protein alımı artırılmalıdır.
Stres bir başka faktör.dür Stresin mümkün olduğu kadar azaltılması bağışıklık sisteminin bozulmasını engelleyebilir.
Sigaradan uzak durulması çok önemlidir.
Son olarak bahsedilmesi gereken şeyler grip ve zatürre aşılarının yaptırılması ve tansiyon, kalp ve şeker hastalığı gibi hastalıkların kontrolü sayılabilir.
Bağışıklık sisteminin baskılanmasını gösteren kolay bir kan testi yoktur. Ancak baskılanma olasılığını öngören bazı göstergeler var.dır Örneğin düşük lökosit yani beyaz kan hücresi düzeyleri olan veya bağışıklık sistemini baskılayan kortizon türü ilaçlar alan hastaların bağışıklık sisteminin zayıf olduğunu söyleyebiliriz.
Kanser hastalarının da basit genel korunma prensiplerine uymaları çok önemlidir. Tekrar edecek olursak, en önemlisi hijyenik şartların sağlanmasıdır. Bunun için eller sık sık yıkanmalıdır. En azından dışardan gelince, yemeklerden önce, tuvalet sonrası mutlaka sabunla en az 20 saniye el yıkamak önemlidir. Parmak araları ve yüzük dipleri gibi zor alanlar iyice sabunlanmalıdır. Su yoksa 80 derece alkol içeren kolonya veya alkollü el dezenfektanları kullanılabilir.
Özelikle kirli ellerle yüzünüze, burnunuza, ağzınıza dokunmayın. Hatta, temiz ellerle bile yüzünüze dokunmayın. Sevdiklerinizin, çocuğunuzun yüzüne dokunmayın.
Unutmayalım, virüs temas ile geçer. Bu nedenle insanlarla, eşyalarla özellikle herkesin dokunduğu toplu yerlerdeki nesnelerle temastan kaçınalım. Kapı kolları, musluklar, merdiven tırabzanları, alışveriş arabaları, otobüslerdeki tutamaçlar, asansör düğmeleri, cep telefonları vs çok riskli nesnelerdir. Tokalaşmayın, asla öpüşmeyin.
Öksürme veya hapşırmanız olursa temiz bir kağıt mendile öksürebilirsiniz. Yoksa elinize değil, dirseğinizin iç kısmına hapşırın veya öksürün.
Mümkünse toplu taşıma araçları kullanmayalım, kalabalık yerlere girmeyelim, kimin hasta olduğunu bilemezsiniz.
Hastanelere mümkün olduğu kadar gitmeyelim. Çok elzem durumlarda gidelim. Hem kalabalık, hem de çalışanlar dışında hasta olmayan hastaneye neden gelsin? Hastaneler vakit geçirecek, gezme olsun diye gidilecek yerler değildir. Kanser hastalarının kalabalık yerlere girmemeleri veya hastaneye gitmeleri gerekiyorsa maske takmaları gereklidir.
COVID-19 çok hızlı yayılan bir hastalıktır ve %3-4 civarında ölüme sebep olmaktadır. Risk altındaki gruplarda ölüm oranı %5’in çok üzerimdedir ve COVİD-19 bu hastalarda daha şiddetli seyretmektedir. Kanser hastaları da risk altındaki grupların en önemli olanlarından birisidir. Ayrıca sigara içen, şeker hastalığı, akciğer hastalığı olan yaşlı kanser hastalarının riski katlanarak artmaktadır.
Bu nedenle hastalarımın COVİD-19 aşısı vurulmalarını öneriyorum. Ulusal ve uluslararası kanser dernekleri de kanser hastalarının aşılanmasını önermektedir.
Çin aşısı olarak bilinen SİNOVAC inaktif aşıdır, canlı aşı değildir. Biraz halsizklik, yorgunluk, eklem ağrıları dışında bilinen ciddi bir yan etkisi yoktur.
Alman aşısı olarak bilinen BIONTECH aşısı daha etkili bir aşıdır. Kontrollü çalışmalarla klinik etkinliği gösterilmiş ve Dünya üzerinde en yaygın kullanılan aşıdır. Yan etki olarak halsizlik, yorgunluk ve grip benzeri etkiler biraz daha sık görülmekle birlikte öncelikle tercih ettiğim aşıdır. Sosyal medyadaki kötü propagandalara itibar etmeyiniz. İmkanınız varsa Biontech aşısı olmanızı öncelikle öneririm.
En uygunu kemoterapiden 1-2 hafta önce yapılmasıdır. Ayrıca kemoterapi alırken aşılandığında aşıdan beklenen yarar biraz düşük olabilir, ancak içinde bulunduğumuz pandemi şartlarında hastalarıma ne zaman çağrılırsanız, ne zaman ulaşabilirseniz gidip hemen aşı yaptırmalarını öneriyorum.
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.